The Greatest Master Muhyiddin Ibn al-Arabi

As-Saffat (Those who set the Ranks)

Andolsun saf saf dizilenlere. ﴿1﴾ Halkı kötülükten menedenlere. ﴿2﴾ Kur'an okuyanlara. ﴿3﴾ Şüphe yok ki mabudunuz birdir. ﴿4﴾ Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin ve Rabbidir doğuların. ﴿5﴾ Şüphe yok ki biz, yakın göğü ziynetlerle bezedik. ﴿6﴾ Ve onu, her inatçı ve asi Şeytandan koruduk. ﴿7﴾ En yüce melekler topluluğunun sözlerini duyamazlar ve her yandan sürülüp kovulurlar. ﴿8﴾ Horhakir bir halde ve onlar içindir ardıarası kesilmeyen azap. ﴿9﴾ Ancak hırsızlama bir söz duyan olursa hemen onun ardından da aydınlatıcı ve delip geçen bir ateştir atılır, onu yakar. ﴿10﴾ Şimdi sor bir onlara, yaratılış bakımından onlar mı daha güçlükuvvetli, yoksa bizim diğer yarattıklarımız mı? Şüphe yok ki biz, onları cıvık bir balçıktan yarattık. ﴿11﴾ Belki de şaştın sen ve alay eder onlar da. ﴿12﴾ Ve öğüt verilince Kur'an'la öğüt almazlar. ﴿13﴾ Ve bir delil gördüler mi alay etmeye kalkarlar. ﴿14﴾ Ve derler ki: Bu, ancak apaçık bir büyüden başka bir şey değil. ﴿15﴾ Ölüp toprak ve kemik olduktan sonra mı diriltileceğiz biz. ﴿16﴾ Önceki atalarımız da mı diriltilecekler? ﴿17﴾ De ki: Evet ve siz horhakir bir halde dirileceksiniz. ﴿18﴾ Gerçekten de ancak bir tek bağrıştan ibarettir de birdenbire görüverirler ki dirilmişler. ﴿19﴾ Ve yazıklar olsun bize derler, işte bugün, ceza günü. ﴿20﴾ İşte bugün, sizin yalanlayıp durduğunuz ayırt ediş günü. ﴿21﴾ Toplayın bir araya zulmedenleri, onlara eş olanları ve kulluk ettikleri şeyleri. ﴿22﴾ Allah'ı bırakıp da, hepsine de o koca cehennemin yolunu gösterin. ﴿23﴾ Ve durdurun onları, şüphe yok ki sorulacak onlardan. ﴿24﴾ Ne oldu size de yardım etmiyorsunuz birbirinize? ﴿25﴾ Hayır, bugün onlar, tamamıyla teslim olmuşlardır. ﴿26﴾ Ve bir kısmı, bir kısmına yönelir de, birbirlerini sorumlu sayarlar. ﴿27﴾ Gerçekten de derler, siz sağımızdan çıkagelir, iyilik ediyor görünürdünüz bize. ﴿28﴾ Hayır derler öbürleri, siz inanmamıştınız. ﴿29﴾ Ve size karşı bir gücümüzkuvvetimiz yoktu bizim, hayır, siz azgın kişilerdiniz. ﴿30﴾ O yüzden de Rabbimizin, bize söylediği söz, gerçekleşti, şüphe yok ki azabı tadacağız elbet. ﴿31﴾ Gerçekten sizi azdırdık biz, şüphe yok ki biz de azmıştık. ﴿32﴾ Hiç şüphe yok ki bugün onlar, azapta ortaktırlar. ﴿33﴾ Şüphe yok ki biz, suçlulara böyle yaparız işte. ﴿34﴾ Şüphe yok ki onlara Allah'tan başka yoktur tapacak dendi mi ululanmaya kalkışırlardı. ﴿35﴾ Ve biz derlerdi, deli bir şair için mabutlarımızı bırakalım mı? ﴿36﴾ Hayır, o, gerçeği getirmiştir ve peygamberlerin gerçek olduğunu bildirmiştir. ﴿37﴾ Hiç şüphe yok ki o elemli azabı tadacaksınız elbet. ﴿38﴾ Ve ancak yaptığınız neyse onun karşılığı olarak cezalanacaksınız. ﴿39﴾ Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna. ﴿40﴾ Öyle kişilerdir onlar ki onlaradır malum rızık. ﴿41﴾ Yemişler ve onlar, büyük derecelere nail olanlardır. ﴿42﴾ Ebedi Naim cennetlerinde. ﴿43﴾ Karşılıklı tahtlara otururlar. ﴿44﴾ Kaynakları meydanda, akıp duran şarap ırmaklarından taslar sunulur onlara. ﴿45﴾ Bembeyazdır o şarap, lezzetlidir içenlere. ﴿46﴾ Orada ne bir sersemlik var, ne de sarhoş olurlar. ﴿47﴾ Ve yanlarında, gözlerini kendi eşlerinden ayırmayan iri gözlü huriler var. ﴿48﴾ Sanki kuş tüyleriyle örtülmüş yumurtalar. ﴿49﴾ Bir kısmı, bir kısmına döner de bir birlerine sorarlar. ﴿50﴾ Birisi söze gelir de der ki: Bir arkadaşım vardı. ﴿51﴾ Sen de mi derdi, gerçek sayanlardansın. ﴿52﴾ Ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı soruya çekileceğiz, cezalanacağız? ﴿53﴾ Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba? ﴿54﴾ Derken kendisi bakıp görür ki o, cehennemin ta ortasında. ﴿55﴾ Allah'a andolsun ki der, az kalmıştı, beni de helak edecektin. ﴿56﴾ Ve Rabbimin nimeti olmasaydı ben de orada bulunanlardan olurdum. ﴿57﴾ Biz artık ölmeyecek değil miyiz? ﴿58﴾ İlk ölümümüzden sonra ve biz, azaba da uğramayacağız değil mi? ﴿59﴾ Şüphe yok ki bu, elbette büyük bir kurtuluş, büyük bir kutluluk. ﴿60﴾ Artık çalışanlar da böylesine çalışsınlar. ﴿61﴾ Böyle bir nimete ve ziyafete ermek mi hayırlı, yoksa zakkum ağacından yemek mi? ﴿62﴾ Şüphe yok ki biz onu, zulmedenleri sınamak için yarattık, ﴿63﴾ Şüphe yok ki o, cehennemin ta dibinden çıkar. ﴿64﴾ Tomurcukları Şeytanların başlarına benzer. ﴿65﴾ Derken onlar, onu yerler de karınları şişer. ﴿66﴾ Sonra da içimi bu zakkum gibi acı kaynar sular içerler. ﴿67﴾ Sonra da gene cehennemdir dönüp varacakları yer. ﴿68﴾ Şüphe yok ki onlar, atalarını, sapıtmış bir halde bulmuşlardı da. ﴿69﴾ Onlar da, koşa koşa onların izlerini izlemişlerdi. ﴿70﴾ Ve andolsun ki onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapıtmıştı. ﴿71﴾ Ve andolsun ki biz, onların içinden, korkutucular göndermiştik onlara. ﴿72﴾ Bak da gör, korkutulanların sonucu ne oldu. ﴿73﴾ Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna. ﴿74﴾ Ve andolsun ki Nuh, bize nida etmişti, biz de ne güzel icabet etmiştik. ﴿75﴾ Ve onu ve ailesini, pek büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık. ﴿76﴾ Ve soyunu, yeryüzünde kalan bir soy haline getirdik. ﴿77﴾ Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir adsan verdik. ﴿78﴾ Esenlik Nuh'a alemler içinde. ﴿79﴾ Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri. ﴿80﴾ Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı. ﴿81﴾ Sonra da öbürlerini sulara boğduk. ﴿82﴾ Ve şüphe yok ki İbrahim de onun taraftarlarındandı elbet. ﴿83﴾ Hani Rabbine tertemiz bir yürekle gelmişti o. ﴿84﴾ Hani atasına ve kavmine siz demişti, nelere kulluk ediyorsunuz? ﴿85﴾ Allah'ı bırakıp da tamamıyla uydurma mabutlara mı tapmak istiyorsunuz? ﴿86﴾ Âlemlerin Rabbine karşı zannınız ne? ﴿87﴾ Derken yıldızlara bir bakmıştı da, ﴿88﴾ Ben, demişti, gerçekten de hastayım. ﴿89﴾ Derken, arkalarını çevirip gitmişlerdi onlar. ﴿90﴾ Derken o da onların mabutları olan putlara gidip demişti ki: Neye yemek yemiyorsunuz? ﴿91﴾ Ne oldu size, niçin konuşmuyorsunuz? ﴿92﴾ Derken sağ eliyle vurup kırmıştı onları. ﴿93﴾ Derken koşakoşa yanına gelmişlerdi. ﴿94﴾ O demişti ki: Elinizde yontup yaptığınız şeylere mi kulluk ediyorsunuz? ﴿95﴾ Halbuki sizi de Allah yaratmıştır, o yontup yaptığınız şeyleri de. ﴿96﴾ Onun için bir yapı yapın da demişlerdi, atın onu ateşe. ﴿97﴾ Ona bir düzen yapmak istemişlerdi de biz onları alçaltmıştık. ﴿98﴾ Ve ben demişti, Rabbimin tapısına gidiyorum, o, doğru yolu gösterir bana. ﴿99﴾ Rabbim, bana temiz kişilerden olmak şartıyla bir oğul ihsan et. ﴿100﴾ Derken biz de ona tedbirle hareket eden ve aceleci olmayan bir oğul vereceğimizi müjdelemiştik. ﴿101﴾ İbrahim'le beraber koşup gezecek çağa gelince İbrahim, oğulcağızım demişti, ben, rüyamda, seni kesiyorum gördüm, bir bak, düşün, sen ne dersin buna? O da babacığım demişti, ne emredildiyse sana, onu yap, Allah dilerse beni sabredenlerden bulursun. ﴿102﴾ İkisi de teslim olunca onun alnını yere koymuştu. ﴿103﴾ Ve biz, ona ey İbrahim diye nida etmiştik. ﴿104﴾ Rüyanı gerçekleştirdik. Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri. ﴿105﴾ Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir sınamaydı. ﴿106﴾ Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsan ettik. ﴿107﴾ Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir adsan verdik. ﴿108﴾ Esenlik İbrahim'e. ﴿109﴾ Biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri. ﴿110﴾ Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı. ﴿111﴾ Ve ona, temiz kişilerden ve peygamber olacak İshak'ı müjdelemiştik. ﴿112﴾ Onu da kutladık, İshak'ı da ve ikisinin de soyundan iyilik eden de var, apaçık nefsine zulmeden de. ﴿113﴾ Ve andolsun ki biz, Musa'ya ve Harun'a nimetler verdik. ﴿114﴾ İkisini ve kavimlerini, büyük bir sıkıntıdan kurtardık. ﴿115﴾ Ve yardım ettik onlara da üst geldiler. ﴿116﴾ Ve ikisine de her şeyi apaçık gösteren kitabı verdik. ﴿117﴾ Ve ikisini de dosdoğru yola sevkettik. ﴿118﴾ Ve ikisine de, sonradan gelenler arasında iyi bir adsan verdik. ﴿119﴾ Esenlik Musa'ya ve Harun'a. ﴿120﴾ Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri; ﴿121﴾ Şüphe yok ki ikisi de inanan kullarımızdandı. ﴿122﴾ Ve şüphe yok ki İlyas, elbette peygamberlerdendi. ﴿123﴾ Hani kavmine demişti ki: Çekinmez misiniz siz? ﴿124﴾ Ba'l'i mi çağırırsınız da yaratıcıların en güzelini bırakırsınız. ﴿125﴾ O Allah'tır ki Rabbinizdir sizin ve Rabbidir gelip geçmiş atalarınızın. ﴿126﴾ Derken yalanladılar onu; şüphe yok ki tapımıza getirilecektir onlar. ﴿127﴾ Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna. ﴿128﴾ Ve sonradan gelenler arasında ona iyi bir adsan verdik. ﴿129﴾ Esenlik İlyas'a ve ona uyanlara. ﴿130﴾ Şüphe yok ki biz, böyle mükafatlandırırız iyilik edenleri. ﴿131﴾ Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı. ﴿132﴾ Ve şüphe yok ki Lut da elbette peygamberlerdendi. ﴿133﴾ Hani onu ve bütün ailesini kurtarmıştık. ﴿134﴾ Ancak bir kocakarı, kalanlar arasındaydı. ﴿135﴾ Sonra öbürlerinin kökünü kazıdık. ﴿136﴾ Ve şüphe yok ki siz de onların yurtlarına uğramadasınız sabahları. ﴿137﴾ Ve akşamları; hala mı akıl etmezsiniz? ﴿138﴾ Ve şüphe yok ki Yunus da peygamberlerdendi elbet. ﴿139﴾ Hani, yolcularla dolu bir gemiye kaçmıştı da. ﴿140﴾ Derken kura çekmişlerdi de kur'a ona düşmüştü. ﴿141﴾ Kınanmış bir haldeydi ki onu balık yutuvermişti. ﴿142﴾ Eğer Rabbini tenzih edenlerden olmasaydı. ﴿143﴾ Halkın tekrar dirileceği günedek balığın karnında kalırdı. ﴿144﴾ Derken onu ıssız bir yere çıkardık ve o, hastaydı da. ﴿145﴾ Ve ona gölge versin diye bir kabak fidanı bitirdik. ﴿146﴾ Ve onu yüz bin kişiye, yahut daha da artmakta olan bir topluluğa peygamber olarak gönderdik. ﴿147﴾ Derken inandılar da onları muayyen bir zamanadek yaşattık, geçindirdik. ﴿148﴾ Artık sor onlara, kızlar, Rabbinin de.oğullar, onların mı? ﴿149﴾ Yoksa melekleri kız halkettik de tanık mıydı onlar? ﴿150﴾ Haberin olsun ki şüphe yok, onlar, bu sözü uydurup söylemedeler. ﴿151﴾ Allah doğurdu demedeler ve şüphe yok ki onlar, yalancıdır elbet. ﴿152﴾ Oğulları bırakmış da kızları mı seçmiş? ﴿153﴾ Ne oluyor size, nasıl da hükmediyorsunuz? ﴿154﴾ Öğüt almaz mısınız hala? ﴿155﴾ Yoksa apaçık bir deliliniz mi var? ﴿156﴾ Doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı. ﴿157﴾ Ve onunla cinler arasında bir.akRabalık uydurmadalar ve andolsun ki cinler de onun tapısına götürüleceklerini, orada hazır bulunacaklarını bilmişlerdir. ﴿158﴾ Yücedir,.münezzehtir vasfettiklerinden. ﴿159﴾ Ancak ihlasa eren Allah kulları müstesna. ﴿160﴾ Gerçekten de ne siz, ne de kulluk ettikleriniz. ﴿161﴾ Onları bir sınamaya uğratamazsınız. ﴿162﴾ Ancak cehenneme girecek kişiyi azdıRabilirsiniz. ﴿163﴾ Ve melekler derler ki: Bizden hiçbir fert yoktur ki onun malum ve muayyen bir makamı olmasın. ﴿164﴾ Ve şüphe yok ki biz, safsaf dizilmişiz elbet. ﴿165﴾ Ve şüphe yok ki biz, mabudumuzu tenzih ederiz elbet. ﴿166﴾ Ve kafirler, gerçekten de diyorlardı. ﴿167﴾ Katımızda evvelkilere ait bir kitap olsaydı. ﴿168﴾ Elbette biz de ihlasa eren Allah kulları olurduk. ﴿169﴾ Derken kitap geldi de inanmadılar ona, yakında ne olacaklarını bilecekler. ﴿170﴾ Ve andolsun ki gönderilen kullarımıza şu sözü söylemiştik, şu hükmü takdir etmiştik. ﴿171﴾ Şüphe yok ki onlar, elbette yardıma mazhar olacaklardır. ﴿172﴾ Ve şüphe yok ki bizim ordumuz, elbette üstündür. ﴿173﴾ Artık yüz çevir onlardan bir zamanadek. ﴿174﴾ Hele bir bak, bir gözle onları, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler. ﴿175﴾ Azabımızın çabucak gelmesini mi istiyorlar? ﴿176﴾ Fakat azabımız, yurtlarına gelip çökünce korkutulanlar, ne de kötü bir sabaha kavuşacaklar. ﴿177﴾ Ve yüz çevir onlardan bir zamana dek. ﴿178﴾ Ve bir bak, bir gözle, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler. ﴿179﴾ Yücedir, münezzehtir Rabbin ve yücelik, üstünlük ıssı Rab, onların vasfettiklerinden. ﴿180﴾ Ve esenlik peygamberlere. ﴿181﴾ Ve hamd, alemlerin Rabbi Allah'a. ﴿182﴾